Her şeyin (malzeme, bina, nesne, mobilya, duvar...) tek düzeleştiği, neredeyse bire indirgendiği gelecek düzeninde insanlar asıl önemli olan unsurları unuttu. Yatay ve dikey kütlelerin oluşturduğu şehir yapısı, “Daha farklı ne olabilir ki?„ sorusunu unutturdu. Şehrin çeperlerindeki tekdüze yapılar ve sokak kurgusunda kaybolan insanlar kendi renkli ve farklı mekanlarını mekanlarını keşfetmek isteği diğer bütün mekan arzularını yenerek galip gelmekte. Tam bu noktada artan ve azalan kotlar, sıkıcılıklarıyla sınırlandırılmamış ve iç içe geçmiş mekanlar insanların özellikle de gençlerin bu arzusuna cevap veriyor.